Bu Montella işi bilen adam.
İdealist, cesur ve gözü kara.
Tribüne oynamıyor.
İşi oluruna bırakmıyor.
Gereğini yapıyor.
Onun için Polonya karşısında maçın skoru pek de önemli değildi.
Önemli olan Euro 24 için en ideal onbiri belirlemekti.
Bu nedenle beş gün önce güçlü İtalya karşısında başa baş mücadele eden milli takımımızdan sadece 4 futbolcuyu Polonya karşısına sürdü. Diğer 7’si son maçta oynamamıştı.
Üstelik Semih ilk kez onbirdeydi.
Futbolculara verdiği mesaj şuydu.
“Kimsenin yeri garanti değil. Göster kendini, kap formayı.”
Mesaj yerine ulaşmış ki, takımda kıran kırana bir rekabet var.
Formayı yiyen Euro 24’te boy göstermek için sahaya her şeyini koyuyor.
Zaten hazırlık maçlarının amacı bu değil mi?
Milliler 7 değişikliğe rağmen ilk yarıda İtalya maçından daha üretken, daha ofansif, daha etkili oynadılar.
Önde bastık, alan daralttık, hızlı ve dikine oynadık.
Polonya’dan gol hariç fazlamız vardı.
Kerem ile 2, İrfan Can’la bir net gol pozisyonunu değerlendirmedik.
Topa hakimiyette, pas isabetinde, pozisyon zenginliğinde öndeydik.
Samet’in hatası olmasa Polonya’nın ahım şahım bir tehlikesi de yoktu.
Samet çok çalışkan, çok disiplinli, terini son damlasına akıtan bir karakter.
Ama aynı zamanda bir canlı bomba.
90 dakika hatasız oynar ama bazen bir hata yapar, takımı yakar!
Fenerbahçe’den gönderilme nedeni de bu değil miydi?
Polonya karşısında 12. dakikada öyle bir hata yaptı ki, yenik düşmemize neden oldu.
Kalemize golü atan Swiderski’ye kafayla yaptığı asist milli takım düzeyinde yapılacak bir hata değildi.
Samet bunu sık yapıyor.
Dikkat!
İkinci yarıya iki önemli silahımız Arda Güler ile Barış Alper’i oyuna aldı Montella.
Arda oyuna girer girmez klasını konuşturdu.
Paslarıyla milli takıma hareket getirdi.
Hele hele 54.dakikada Barış Alper’e öyle bir pas verdi ki, Barış’ın golü kaçırması atmasından daha zordu.
Ne yazık ki kaçırdı.
Arda bu performansıyla Euro 24’ün en iyi yıldızlarından biri olabilir.
Aman nazar değmesin!
İkinci yarıda oyunun tek hakimiydik.
Maç genelde Polonya yarı sahasında oynandı.
Polonya kalesini şut yağmuruna tuttuk.
Kerem, Barış Alper ve Arda’nın şutları müthiş ama sonuçsuzdu.
Ama golün geleceği belliydi.
O gol 77’de Barış Alper ile geldi.
Bir dakika sonra Kerem’in şutunun direkten dönmesi büyük talihsizlikti.
Çok çok iyi oynarken son dakikada bir anlık boş dalgınlığımızdan Zalenski’nin golüyle yenik düştük.
Maçın sonunda skor tabelasında yazan 2-1’lik yenilgi kimseyi yanıltmasın.
Kimseyi umutsuzluğa sürüklemesin.
Üreten, basan, pas yapan, pozisyon bulan, şut atan, özetle sürekli gol arayan bizdik.
İkinci yarıda 7’si isabetli 15 şutumuz var.
21 kez rakip kale önündeydik.
Rakibimiz ise sadece 3 kez kalemize gelebildi, maalesef biri gol oldu.
Sağlık olsun.
Bu milli takımda inanç var.
Heyecan var.
Hırs var.
Umut var.
Bekle Almanya, geliyoruz.